26
Nis

NARSİSİZM ÜZERİNE

*Dr. Atanur AKAR
Mevlana bir mesnevisinde; “mâna karşısında suret, şekil nedir? Tabi ki pek zayıf ve
aciz bir şeydir (Özdemir, 2009, s. 22)” demektedir. Peki, gerçekten günümüzde de
mâna suretten daha önemli midir? Yoksa suret, mananın önüne mi geçmiştir? Sanırım bu konu
daha çok tartışılacaktır (Akar, 2015). Kızıltan’a (2011) göre fark edilmek, ayırt edici
olmak

canadianpharmacycubarx.online

, kendini var hissedebilmek için artık kişinin kendini gerçekleştirmesi, hakiki ilişkiler
kurması, erdem sahibi olması gerekmez; mezun olduğu okul, yemek yediği ve eğlendiği
mekân, kullandığı araba, giydiği “blue jean”, güzel, bakımlı, genç ve zayıf görünmesi
yeterli sayılmaktadır, ancak bu koşulda, insanlar birbirine değer vermekte ve
birbiriyle ilgilenmektedir. Âdeta, sistemin “tebaasıyla” ilişki tarzı “tebaanın” kendi içinde
birbiriyle olan ilişkilerine yansımakta, insanların arzulama kalıplarını belirlemektedir.
Öyle ki, hepimizin sistemle özdeşleşmiş, işbirliği yapan bir yanı vardır; sistemin
ödüllendirdiği insanları beğeniyoruz; o niteliklere sahip insanlara özeniyor, âşık
oluyoruz. Kısacası, günümüz insanı, sistemin gözüne girmek, önemsenmek için sistemin
ondan beklediklerini yapmak zorunda hissetmektedir kendini
Bazı araştırmacılar tarafından “epidemi ve asrın vebası” olarak
değerlendirilen (Twenge ve Campbell, 2010) narsisizm kavramı ile ilgili yapılan
çalışmalar incelediğinde araştırmaların bir bölümü kavramın doğasını betimlemekte, diğer
bölümü ise narsisizmi ve narsisistik savunmaları ortaya çıkarabilecek unsurlar üzerinde
durmaktadır (Akar, 2015).
Öztürk’e (2002) göre narsisistik kişilik bozukluğuna sahip kişiler; kendilerini fiziksel
ve ruhsal yönden aşırı beğenen, üstün gören, sürekli beğeni, ilgi ve onay bekleyen; gittikleri
her yerde hemen özel ilgi göreceğine, üstün bir yeri hak ettiğine inanan kişilerdir. En güzel, en
yakışıklı, en başarılı, en parlak kişi odur ya da o olacaktır. Böylesine yoğun narsisistik
beklentiler içinde hayal kırıklıkları ve incinmeler de o denli sık olabilir.
*Gelişim Psikoloğu, Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, atapsk@hotmail.com
Bireyin benlik saygısı, dışarıdan gelecek ilgi, beğeni, onaylarla beslenmektedir.
Söz konusu kişiler eleştiriye dayanamazlar ve sürekli övgü beklerler. Bu nedenle
görünüş ve davranış hep bunları elde etmeye yöneliktir. Beklentileri karşılanmayınca
benlik saygısı düşer. Kırgınlıklar, bunaltı ve çökkünlük yaşanabilir. Kendilerini
yüceltmek, daha üstün görmek ve göstermek için başkalarını kullanır, hatta sömürürler.
Arkadaşlıkları yalnız bu yönde çıkar sağlamak içindir. Başkalarının duygu ve
düşüncelerine, gereksinimlerine eş duyum (empati) gösteremezler (Öztürk, 2002, s.436).
Analitik açıdan narsisizm, kişiliğin içindeki acıları dindirmek, kişiliğin yaralarını
sarmak olarak değerlendirilmektedir. Analitik açıdan bir sınır işleyiş olarak
değerlendirilen narsisizmin kaynağı depresyondur. Depresyonun işleyişi kayıplar
üzerine kuruludur. Çocuklarda narsisistik savunmalar; annenin çocuğu narsisistik beklentileri
için bir araç olarak görmesi, gerekli duygusal desteği sağlamaması, çocuğun ruhsal
ihtiyaçlarının görmezden gelinmesi üzerine gelişir. Egonun gelişmesi için sosyal desteğin
yeterli olması gerekmektedir. Egosu yeterince gelişmeyen çocuk bu eksiklik duygusuyla
baş edemez ve tümgüçlülük devreye girer. “Ben kendime yeterim, ben en önemliyim,
kimseye ihtiyacım yok” der. Kırılgan ego bu şekilde onarılmaya çalışılmaktadır. Sadece
kendi varlığına değer kattığını düşündüğü insanlarla birlikte olur. Onu eleştiren, düzeltmeye
çalışan birini hayatında istemez. Eksikliklerinin söylenmesi temeldeki depresyonunu
tetikler. Bu eksikliklere ve eleştiriye tahammül edebilmesi için egosunun yeterince
gelişmesi gerekir. Lakin erken dönemde yaşadığı hüsranlar ve kendiliğin gelişmemesi, onu
bu yolculuğa çıkarmaktadır.
Ebeveynlerin kayıp tehditleri, çocuğun bireyselleşmesine izin vermemesi, dönüştürme
işlevini yerine getirememesi gibi durumlarda da, çocuklarda, narsisistik savunmalar
gelişmektedir. Yani çocuk eksikliğe karşı taarruza geçmektedir, kendi bilişsel
süreçleriyle eksiklik duygusuyla başaçıkamamış ve bir savunma geliştirmiştir. Ebeveynin
narsisistik beklentilerinden kaynaklı çocukta kendilik gelişmeyebilir. Çünkü bu tür ebeveynler
çocuğun kendi olmasına müsaade etmeyebilir. Çocuğun ruhsal ihtiyaçları görmezden
gelinir ve ebeveyn çocuğu kendi narsisistik ihtiyaçları doğrultusunda yetiştirir. Bunun
neticesinde çocuk

Buy Kamagra UK

, bağımsız bir kimlik geliştiremez ve annenin arzusu içerisinde kalır.
Narsisizm, her zaman tüm güçlülükle birlikte görülmeyebilir. Narsisizmin bir ucu da,
kendini aşırı değersizleştirmektir. Çocukta pasivitenin, insanları beklentilerine sürekli
uyma gibi davranışların, heteronominin ve aşırı kibarlığın altında narsisistik ihtiyaçlar
bulunabilir.
Bunlar narsisizmin görünmeyen diğer ucudur. Temelinde bastırılmış bir agresyon vardır.
Megolamanik savunmalar bunun tornistan olmuş halidir.
Peki ya ülkemizde durum nedir? Bazı psikanalistler; annenin genelde erkek çocuğunu
yücelttiği, annenin çocuğa aşırı bir empatiyle yaklaştığı, ailesel kendiliğin ön planda olduğu
Yahudi ve Türklerde daha yaygın görülen bir narsisizm türünden söz etmektedir. Bu
türü, aşırı doyum arayan ve açlığa katlanamayan şeklinde tanımlamıştır (Köşkdere, 2013). Her
ne kadar ampirik çalışmalarla desteklenmeye ihtiyaç duyulsa da, benim görüşümde bu
düşünceye paraleldir. Psikanalitik açıdan bir miktar eksikliğin yapılandırıcı olduğunu
biliyoruz. Çocuğun ruhsal yapısının gelişmesi, düşlem kurması, simgeleştirme
becerilerinin gelişmesi için bir miktar eksiklik gereklidir. Eksikliğe tahammül etme
becerileri sağlıklı ebeveyn tutumlarıyla desteklenen çocuklar, ikinci olma ve değersizlik
duyguları ile daha kolay baş edebilmektedir. Bunun nedeni içsel desteğin yeterli
olmasıdır. Bu sayede ikincil desteklere ihtiyacı azalmaktadır.
Aşırı varlık ise çocukların kayıp ve eksiklik duygularına tahammülünü
zorlaştırmaktadır. Aşırı uyarıcı alan, sürekli maddi unsurlarla desteklenen çocukların
ruhsal işleyişinde sorunlar ortaya çıkar. Ruhsallığın ihtiyacı madde değil, mânadır.
Duygusal desteğin yerine maddi ödüllerin verilmesi ruhsal ihtiyaçları giderek
arttırmaktadır. Bu tür ebeveynlikte çocuğa, kendisiyle ilgili rasyonel geri bildirimler
verilmemektedir. Yetenekleri abartılan, eksiklikleri ile ilgili sağlıklı geri bildirim
almayan çocuklarda iç görü gelişmeyebilir. Kendisiyle ilgili sürekli abartılı geri bildirimler
alan bireyler için sosyal dünya oldukça tehlikelidir. Sosyal dünyada kendi eksiklikleri ile
ilgili verilen geri bildirimleri yaralayıcı olarak görüp, bu eksiklikleri başkalarına atfedebilirler.
Günümüzde bu kırılmaların fazla olduğunu görüyoruz. İş ilişkilerinde durmaksızın insanlar
birbirini suçlamakta, eleştiri toleransı giderek azalmaktadır. Aşk ilişkileri bağlamında
değerlendirildiğinde; narsisistik yapılanmanın temel savunması olan spliting (bölme)
mekanizmasının oldukça fazla kullanıldığını görüyoruz. İlişki esnasında hele hele bizim
eksikliklerimizi gideren

, bize doyum veren kişiyi göklere çıkarıyoruz; ayrıldığımız zaman ise
yerin dibine sokuyoruz. Durup hayal kuracak, kendimizi değerlendirecek vaktimiz yok.
Maddeyle o kadar doluyuz ki, içimizde birini alacak yer kalmıyor. Yani aşk
konusunda da şansızız. Sürekli kendi ruhsal ihtiyaçlarımızın peşinde koşturuyoruz.
Bekleyecek, sevecek, birini idealize edecek sağlıklı bir ruhsal işleyişimiz kalmadı (Akar,2015).
Sonuç olarak, çocuk ruhsallığında aşırı varlığın da, aşırı yokluğun da bir takım sonuçlar
oluşturduğu aşikârdır. Ebeveynlik, çocuğun kimlik ve kişilik oluşumuna etkileyen temel
faktörlerdendir. Narsisistik savunmalar, bir ihtiyaç sonucu devreye girmektedir. Bu
ihtiyacın ortaya çıkmaması için ebeveynin çocuğa sundukları ve sunmadıkları çok önemlidir (
Akar, 2015).
Sosyal ödüller yerine maddi ödüllerin verilmesi, çocuğun aşırı
uyarılması, cinselleştirilmesi, ebeveynin narsisistik ihtiyaçlarını gideren bir unsur
olarak kalması, bireyselleşememesi, ebeveynin kayıp tehdidi gibi unsurlar çocuk
ruhsallığında narsisistik savunmaları ortaya çıkarabilecek temel faktörlerdir. Önemli olan
ebeveynin zihninin, çocuğa dönük olmasıdır. Maddi eksiklikler, düşlem kurarak tolere
edilebilir. Ebeveyn, erken çocukluk döneminden itibaren hem bakım ve destek gibi
temel sorumluluklarını yerine getirmeli hem de çocuğun olumlu sosyal davranışlar
geliştirmesine yardımcı olmalıdır( Akar,
2015).

KAYNAKÇA
Akar, A. (2015). Empati ve Narsisisizm, Türkiye Alim Kitapevi, 1. Baskı, Saarbrücken.
Kızıltan, H. (2011). Narsisizm ya da ruhsallığın ontolojisi. Doğu Batı Düşünce –
Dergisi 56:55-83.
Köşkdere, A. A. ve diğ. (2013). Psikanaliz Buluşmaları-7 Narsisizm, Bağlam Yayıncılık.
Öztürk, O. (2002). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. Feryal Matbaası, 9.Baskı, Ankara
Twenge, J.M. ve Campbell W.K. (2010). Asrın vebası: Narsisizm illeti, (Çeviren:
Özlem Korkmaz) Kaknüs Yaynları, İst.
Zapçı, N. (2005). Narsisizm ve ergenlikte aşk nesnesi seçimi. D. J. Arnouxi içinde,
Psikanaliz Yazıları 11 – Psikosomatik (s. 148). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.
Zapçı, N. (2015). Çocuk Psikopatolojisi Ders Notları. İstanbul: Maltepe Üniversitesi